Aysu ALTUNAY
Homofobi Sözlüğü’nü derleyen Louis Georges TIN’in giriş bölümünde kaleme aldığı ‘eşcinsellik, olguların olası gerçekliğinin ötesinde bir ulus, belli bir toplumsal grup ya da yolda hareket etmek istediğimiz bir kişi söz konusu olduğunda, ne olursa olsun rakibin ya da düşmanın her şekle girebilen sembolik bileşenini oluşturmaktadır.
Louis Georges TIN tarafından derlenen Homofobi Sözlüğü, Melis Tezkan ve Orkun Urun’un çevirisiyle Sel Yayınları tarafından okurla buluştu. On beş farklı ülkeden yetmiş yazarın çeşitli disiplinler altında kaleme aldığı Homofobi Sözlüğü konunun çok boyutlu yansımalarını gözler önüne seriyor. “Homofobi nedir?” sorusunu tarihi, sosyolojik, antropolojik, kültürel ve daha birçok göstergelerle cevaplandırırken, okuyucuyu sarsıcı gerçeklerle baş başa bırakıyor.
Yaşandığında, maruz bırakıldığında, işaret edildiğinde, örtük ya da apaçık fark etmeksizin çoğu gerçek sarsıcıdır elbette. Ancak ne yazık ki homofobiye zemin hazırlayan, çeşitli gerekçelerle onaylayan, sürdüren her kişi, durum, olgu ya da olaylar zinciri bu sarsıcı gerçekliğin parçalarını oluşturuyor. Bu noktada Homofobi Sözlüğü homofobiye neden olan detayları ele alarak kapsamlı bir bilgi haznesiyle farkındalık oluşturması açısından oldukça kıymetli bir çalışma.
Homofobi Sözlüğü zengin bir bilgi kaynağı olmakla birlikte aynı zamanda homofobi sorununun dilsel, toplumsal, kültürel, hukuki birçok yanına değinerek aslında problemin ne kadar derin ve yayılımlı olduğunu da vurguluyor. Homofobi her yerde! Homofobi dile yerleşmiş söylemlerde, gündelik hayatta, medyada, reklam aralarında, yazılı ya da yazısız normlarda, siyasette, kategorize edilmiş rollerde, gelenek göreneklerde, toplumda ve bireyin ta kendisinde!
Her ne kadar günümüz dünyasında LGBTİ+ bireylerin özgürce yaşadıkları iddia edilse de maruz kaldıkları homofobik eylem ve söylemlerin ne denli şiddetli olduğu da ortadadır. Homofobinin yol açtığı fiziksel, ahlaki ve sembolik şiddet karşısında gerçek bir özgürlükten ve dolayısıyla var oluştan söz edilemez. Tarih binlerce homofobik cinayetlerle, baskı ve zulümlerle, yok saymalarla, engellemelerle, ötekileştirmelerle dolu. Homofobik bakış açısı keskin bir ‘normal’ olma tanımı yaparken bu tanımların dışında kalan yönelimleri, istekleri ‘anormal’ ilan ederek beraberinde getirdiği şiddeti de meşrulaştırmaya çalışıyor. Böylece ön yargıyla ötekileştirilen bireyler ahlakı, düzeni, değerleri bozan ‘düşman’lar olarak ilan ediliyor. Oysa ‘düşman ilan etmek’ şiddeti onaylamak, varlık alanını yok saymak için açıkça hedef göstermekten ve savaşın demekten başka bir şey değildir. Kadın ve erkeğin neliğine dair biyolojik tanımlamalar, gündelik tepkiler, sorgulanmadan öğrenilmiş verili bilgiler, örf ve adetler, dinsel söylemler, siyasi otorite homofobik şiddeti beslemeye devam etmektedir. Homofobi Sözlüğü’nü derleyen Louis Georges TIN’in giriş bölümünde kaleme aldığı ‘eşcinsellik, olguların olası gerçekliğinin ötesinde bir ulus, belli bir toplumsal grup ya da yolda hareket etmek istediğimiz bir kişi söz konusu olduğunda, ne olursa olsun rakibin ya da düşmanın her şekle girebilen sembolik bileşenini oluşturmaktadır. O kişiyi devre dışı bırakmak için en basit ve kesin yöntemdir, bu nedenle de toplumsal, dinsel, ırkçı, yabancı düşmanı ya da antisemitik nefretin zaten derinlemesine kök saldığı ortamlarda kendine en uygun alanı bulur. Bir şekilde farklı garezleri aynı amaç etrafında birleştirmeye yarayan ortak paydadır. Heteroseksist bir kültürde konjonktürel krizler ve zorluklar homofobik duyguların ve pratiklerin patlamasına yol açar ve o noktadan sonra da otoritesine geniş bir dayanak bulmaya çalışan ‘karizmatik’ lider tarafından fırsatçı bir şekilde yararlanılabilir’ sözleri homofobinin ne denli sistematik işlediğini de gösteriyor.
Diğer yandan heteroseksist belirlenimlerle dolu olan dilsel temsiliyetlerin ne denli tehlikeli olduğunu da unutmamak gerek. Dil örüntüleri düşünce ve davranış kalıplarının birer yansımasıdır. Sınırları acımasızca çizilmiş norm ve rollere göre şekillendirilmiş kavramlar şiddet içeren, ötekileştiren, yabancılaştıran, belli bir kalıbı dayatmaya çalışan ve hatta bireyin kendi kimliğinin üzerine düşünmesini engelleyen, sansürlerken otosansüre de yol açan ciddi bir problematik alanıdır. Paris Belediye Başkanı Bertrand Delanoe tarafından yazılan önsözde kaleme aldığı gibi “Dildeki temsiliyetler, hep kullanılan hakaretler ve alışılmış şakalar esasen otoriteyi temsil edenlerin tepkisizliği ve dayanışmasızlığı karşısında yalnız kalan bir kişiyi sarsıp travmaya uğratabilmektedir. Homofobi, davranışların içine işlediğinde ve bir refleks, basit ve acımasız bir ‘oyun’, bazı medya organlarında dahi ‘gündelik dilin’ bir parçası gibi işlendiğinde sembolik şiddettir.” Bu doğrultuda sembolik şiddet ile mücadele için dili sorgulamak ve dili dönüştürmek de büyük bir önem taşımaktadır.
Homofobi Sözlüğü tarihsel kesitleri kültürel, coğrafik ve daha birçok alanda okura sunarken, homofobiye maruz kalan ve homofobiyle mücadele eden, bu konuda çalışmalarıyla öne çıkan kişilerin hayatlarına dair anlatımlara da yer veriyor. Bu kolektif çalışma tarihsel süreç içerisinde homofobinin ne olduğunu, nelere yol açtığını, nasıl kullanıldığını anlamaya ve bu kapsamlı anlam örüntüleri içerisinde bilgi ve kavramları yeniden kritik etmeye, ön yargılardan sıyrılmaya ve homofobiye karşı mücadeleye katkı sağlayabilecek önemli bir başvuru kaynağı.
Homofobi Sözlüğü
Derleyen: Louis-Georges Tin
Çev. Melis Tezkan-Okan Urun
Sel Yayıncılık
444 s.
55 TL
Comments