M. Utku YEŞİLÖZ
Özyaşamı ve soyyaşamı sürdürme içgüdülerini
sevgi (eros) deyimi altında topladım
ve bunun karşısına da sessiz sedasız etkinliğini sürdüren
ölüm ya da yoketme içgüdüsünü koydum.
Sigmund Freud, Yaşamım ve Psikanaliz
Teorileri bazı çelişkiler barındırsa da psikoloji tarihinin ekol yaratan kuramcılarından olan Sigmund Freud, modern psikoloji içinde de ismi atlanacak biri olmayacaktır. İnsanların çocukluk dönemlerindeki yaşantılarının izini sürmekle başlayan araştırmaları günlük yaşamında çocuklar üzerine dikkat kesilmesine, onların en sevdiği şey olan “oyun”a ve oyunun çocuk üzerindeki düzenleyici etkisi hakkında fikir yürütmesine dönüşecektir.
“…bir buçuk yaşındaki bir çocuğun kendi kendine yarattığı bir oyunun bana sunduğu fırsatı değerlendirmeye çalışacağım.” (s. 9)
2020 sonbaharında Yapı Kredi Yayınları’nca basılan Freud’un Makara Oyunu – “Haz İlkesinin Ötesinde” Metninin Çağrıştırdıkları, Paris René Descartes Üniversitesinde psikiyatri uzmanlığı eğitimini tamamlayıp 1994’te Türkiye’ye dönen ve İstanbul Üniversitesi Çocuk Sağlığı Enstitüsünde, ergen psikiyatrisi alanında çalışmalarını sürdüren Talat Parman’ın ergenlik üzerine kaleme aldığı kitapların yanında yerini alır. Dönüşünü takiben birkaç psikanalistle birlikte hem Türkiye'de psikanaliz geleneğini başlatmayı hem de psikanaliz kurumu kurmayı amaçlayan yazar “İstanbul Psikanaliz Grubu”nu kurar. Grup, ilk toplantılarını Talat Parman, Stella Ovadia, Bella Habip, Nesim Bitran, Tevfika Tunaboylu İkiz ve Saffet Murat Tura’nın katılımıyla gerçekleştirir. Psikanalizle ilgili her şey güncelliğini korurken Paris’ten Türkiye’ye psikanalizi kurumsallaştırmak için dönüş yapan Talat Parman, Cogito dergisinin 9. sayısında “Yüz Yılın Psikanalizi” (1996) başlığıyla yayımlanan kolektif bir çalışmayla adından söz ettirir.
“Çocuğun elinde ip doladığı tahtadan bir makara vardı. Onu arkasından çekerek örneğin araba oyunu oynamak yerine, makarayı büyük bir beceriyle ipini elinde tutarak perdeyle çevrili yatağının içine atıyor, böylece görme alanından çıkarıyor ve çok anlamlı bir ‘o-o-o-o’ diyor, sonra yatağın içindeki makarayı ipinden çekerek çıkartıyor ve ortaya çıkışını neşeli bir “da” sesiyle selamlıyordu. Oyun bundan ibaretti: kaybolmak ve yeniden ortaya çıkmak.” (s. 11)
Psikanalitik Dürtü Kuramı’nın temellerine el atan, “yineleme zorlantısı” ve “ölüm dürtüsü” kavramlarıyla “ikinci yerleştirme”yi ortaya çıkaran “Haz İlkesinin Ötesinde” önemli tartışmalara konu olacaktır. Ölüme fazlaca gönderme yapan bu metnin aksine okuruna ölüm öncesi-yaşamda bir kaynak olarak tasarlanan Freud’un Makara Oyunu’naysa şuradan bakabiliriz:
Gustav Theodore Fechner’in 1873 tarihli “Organizmaların Yaratılış ve Gelişim Tarihi Üzerine Bazı Düşünceler” adlı yapıtından yola çıkarak onun geliştirdiği haz ve hazsızlık kavramlarının psikanalizde de uygulanabileceğini düşünen (s. 13) Freud’un, “Haz İlkesinin Ötesinde” metnini kaleme aldığı duygusal ortamdan giriş yapmak en doğrusu gibi görünüyor: I. Dünya Savaşı’nın ardından kaleme alınan bu metin Freud’un aynadaki bir yüzü. 1915’li yıllarda öğrencilerinin ve üç oğlunun asker olarak savaşa alınmasıyla başlayan ölümle tanışıklık hâli, yaptığı bağışlarla da kendisine destek olan dostu Toni’nin (Anton Von Freund)(s.33) kansere kurban gitmesiyle büyür. Hele ki günümüzde etkisini anbean hissettiğimiz salgının bir benzeri olan İspanyol gribine kızı Sophie dâhil binlerce insanın yenik düşmesi ölüm fikrini onun zihninde derinleştirir. Bu hadiselerin Freud’u etkileme derecesine ve “Haz İlkesinin Ötesinde” metninin zeminindeki izlere değinen Parman, kitabında Freud’un torunu Ernst’in bir buçuk yaşında oynadığı makara oyununa ve biyograflarının yazdıklarından yola çıkarak onun da bu makara oyununu oynadığına dikkat çekmek ister. Tabii Freud’un oynadığı oyunun ölümle ilişkilendirilmesi kitabı eline alan okur için ayrıca ilgi çekici; bu fikirse Fransız psikanalist Philippe Grimbert tarafından söylenen sözlerle desteklenmiştir. Damak kanserine yakalanan Freud, hastalığın nedeni olan tütünü kullanmaktan vazgeçmez. Günde ondan fazla puro içerken puroyu ağzından her uzaklaştırdığında ve sonra onu yeniden yaklaştırdığında adeta torunu Ernst’in makarayla yaptığı gibi bir “gitti geldi” oyunu oynamış ve bu oyun onun ölümüne kadar sürmüştür.
“Öyleyse o dönem Freud’un yalnızca oğullarının savaşta olmasının kaygısı, daha sonra yakın dostu Anton von Freund’un bir sarkom metastazının neden olduğu uzun bir hastalık sonucunda ölmesi ve birkaç gün sonra da kızı Sophie’nin İspanyol gribi nedeniyle ani kaybı nedenleriyle değil aslında kendi ölüm ihtimali yüzünden de ölümle hayli meşgul olduğunu düşünmek hiç yanlış olmayacaktır.” (s. 43)
Freud’un yazılarının okunaklı olduğunu düşünen Parman, okumalardaki zorlanmaların anlatımın çok katmanlı olmasına bağlar. Buna paralel her okumada yeni ufuklar açan metinlerinden biri olan Haz İlkesinin Ötesinde’nin bir okuması olarak gördüğü “Freud’un Makara Oyunu”nda, Freud’un insan yönünü ön plana çıkaran söylemlere sıkça yer verir. O bir evlat, yas tutan bir kardeş, bir baba, dikkatli bir dede, iyi bir dost, bir oyunseverdir.
Freud’un Makara Oyunu – “Haz İlkesinin Ötesinde” Metninin Çağrıştırdıkları’nın, düşünür-yazar Freud’un özel yaşamına, “İnsan Freud” yanına, vurgu yapması açısından önemli olduğunu ve eserin keyifli bir okumaya eşlik edeceğini söyler; Parman’ın bizlerle paylaştığı bilgiler için kendisine teşekkür ederiz.
Freud'un Makara Oyunu
"haz ilkesinin ötesinde" metninin çağrıştırdıkları
Talat Parman
YKY-cogito
64 s.
2020
Kommentare